Basın Konseyi dışında, hiçbir gasteci cemiyetine üye değiliz

Suni Tahta.. Neşet.. Mezarlıkta.. Pehlivan..

Suni Tahta.. Neşet.. Mezarlıkta.. Pehlivan..
    17 Temmuz 2018
    Suni Tahta.. Neşet.. Mezarlıkta.. Pehlivan..Suni Tahta.. Neşet.. Mezarlıkta.. Pehlivan..Suni Tahta.. Neşet.. Mezarlıkta.. Pehlivan..Suni Tahta.. Neşet.. Mezarlıkta.. Pehlivan..Suni Tahta.. Neşet.. Mezarlıkta.. Pehlivan..Suni Tahta.. Neşet.. Mezarlıkta.. Pehlivan..Suni Tahta.. Neşet.. Mezarlıkta.. Pehlivan..Suni Tahta.. Neşet.. Mezarlıkta.. Pehlivan..

        Suni Tahta.. Neşet.. Mezarlıkta.. Pehlivan..
          Yazılarım iyice seyrelmiş bu sıralar.. Ortada görünmek istemiyormuşum gibi bir intiba bırakmışım üzerinde.. 'Saklanmanın en iyi yolu daha fazla görünmektir, biliyor musun hafız? diyor bana, 'İnsanlar seni gördüğünü sanırken, sen saklanmış olursun.. Kasada oturan kız gibi yani; herkes Kasada oturan kızı görür, ama kimse tanımaz..'
    * * *
           Nerde kafadan kontak biri var, gelip beni buluyor.. 'Sana Suni Tahta Fabrikası'nı yaz diyecem ama' diyor, 'Allah bilir sen orayı da bilmezsin..' Ne dersin şimdi bu adama? Yurt dışından gelen makinaların montajından tut onlarca kişinin yaralandığı kazan patlamasına kadar bilen birine denecek laf mı bu şimdi?.. Çörüş teyzeyle bile gidip gelmişliğimiz var o fabrikaya.. Sucu Mehmet usta ile Burhan Usta'nın buz gibi suyun altına dalıp kaynak yaptıkları zamanları biliriz.. 
    * * *
           Servis aracıyla Zeki Bey'in sinemasına gelinirdi cümbür cemaat.. Ya servis aracının içinde olurdum, ya da sinemanın önünde servisi karşılayanların .. 'Yolcular arasında / aradım seni bir, bir' modunda.. Düşünüyorum da; 1100 kişilik sinemada ayakta film izlediğimiz bile oldu.. 
    * * *
           Hikmet Teyze'nin sorumlusu olduğu irtibat bürosunda az mı servis bekledik.. Üst katında Hakkı Dayı'nın Kahvehanesi, yanında Aydın Turizm, biraz ilerde Meydan Taksi.. Tinton Şeref, Sakin abi, Artis Yaşar, Kara İbo.. 
    * * *
            Kambur'un Chevrolesiyle Abant'a gidip geldiğimiz zamanlar yani.. Potanak Arif'in buz tutan gölde yürürken balıkçıların açtığı delikten içeri düştüğü, Papaz Oktay'ın gölün üzerine 'Tabaklar mahallesi Muhtar adayınız Oktay Yıldır iyi günler diler' yazarak seçim propagandası başlattığı.. 
    * * *
           Basit ama güzel günlerdi.. Ne bilgisayar vardı, ne cep telefonu vardı ne de televizyonlar.. Ya lastik bir topun peşindeydik, ya da 'İmam durak' Amca'dan aldığımız bir külüstürün.. Kuvvetlice vurunca havada giderken kavun şeklini alan..
    * * *
           O şartlarda bile 16 yaşında amatör milli takıma seçilen oldu, 18 yaşında Turgay'ın yedeği olarak Galatasaray'a giden.. Galatasaray; 'Gel oğlum bizde oyna' dediğinde, Haydar Ağa'nın kahvesinde çay dağıtıyormuş 'Kopter' abi.. Elinden askıyı, omzundan peşkiri atıp, atlamış bir otobosa, ver elini İstanbul..
    * * *
           KİTAP..
           Bu gün yazıya Ağrı'da okurum diye aldığım bir kitapla başlayacaktım aslında.. Ağrı'da okurum diye aldığım ama daha eve gelmeden yarısını bitirdiğim kitapla..
    * * *
           Adam sanki oturmuş bizim Neşet'i anlatmış kitabında.. Geçenlerde vefat eden arkadaşımız Neşet Şendur'u .. Bankaların reklam için dağıttığı 'sahte' 500'lükle ayakkabısını silip çöpe atan, saklandığı yerden çöpte para arayan arkadaşlarını izleyen.. 6 Ed B nin duvarında, tavanında ayak izleri yapıp, Harun Hoca'ya 'Kim yürüdü lan bu tavanda' diye sorduran.. 
    * * *
           İnsanı alıp çocukluğuna götüren güzel bir kitap.. Bir yerinde de okul bahçesinde Andımız'ı okuyan çocuk var.. Andımız'ı okurken unutup İstiklal Marşı'na bağlayan, hatırlayınca tekrar Andımız'la devam eden..
    * * *
          Ve onu; 'Senin aklın hep yemekteydi' diye azarlayan annesi.. "Doğumdan sonra baban seni görmek için küvez'lerin olduğu bölüme gitmiş, 'hangisi bizimki? diye sormuş 'şu yanındakinin kulak memesini emen' diye göstermişler.. Çıkar çıkmaz yanındaki bebeğin kulak memesini emiyormuşsun.." 
    * * *
           MEZARLIKTA
           Bayram arifesinde Bolu'daydım.. Her gidişimde olduğu gibi Çığırtkanlar'a da uğradım yine.. Baktım da her şey 2006 da bıraktığım gibi.. Ağaçlar, mezar taşları, çeşme.. Mezarlara, mezar taşlarına baktım uzun uzun.. Doğum ve ölüm tarihlerinden kaç yıl yaşadıklarını anlamaya çalıştım.. Öğretmen Okulu'nda 1961'de yaşanan bir olay ve o olay sonucu vefat eden Kadir Abi vardı, o geldi geldi aklıma.. Şehirde ne kadar çok konuşulmuştu , o olay.. Suçlamalar, suçlanmalar, müfettişler, tahkikatlar.. Müdür bey, Zekai bey, öğrenciler..
    * * *
           Baktım da şehrin en zengini ile en garibanı yan yanalar mezarlıkta.. Yanına salavatla yaklaşılan beyefendi'nin yanında ıslıkçı Erkan.. Odasına çekinerek girdiğin falanca müdürün yanında İbişler'in 'Kirli Memed'i.. Üner'in lokalinde bilardo oynarken gördüğümüz arkadaş da yanlarında.. Herkese verilmeyen Belçika malı Aramith marka bilardo toplarıyla oynarken görüp gıcık olduğumuz.. Hani 'oyun bitince Şahlar ve Piyonlar aynı kutuya atılır' diye bir söz var ya; tastamam öyle.. 
    * * *
           Babama; 'Sıkma canını' diyorum.. Bak, Ases burada, Dülger Osman burada, Neşet bey burada.. Neşet bey'in oğlu 'Potanak' da geldi takviye olarak.. Sıkma canını.. 'Kemal papucu yarım! diye seslensen Kadife Kemal amca gelir karşıdan.. Yanında tapucu Hüsnü Bey'in oğlu.. Kimbilir ne onbirler yaparsınız senin 'Yenice' kutusunun üzerinde.. 'Ve kalede Talip' diye başlayan kim bilir ne onbirler.. 
    * * *
           'Bak, İcracı Şevket Bey'in bahçesinden güzel çiçekler getirdim sana.. Kadriye Hanımlar'ın bahçesine gitmedim bu sefer.. Görür mörür de 'benim bahçeye dadandı bu Mühürcüler' der.. Koca götlü Kadriye'nin çiçeklerine mi kaldık..! Heç yani..! 
    * * *
          KOMİSER YAHYA HİLMİ BEY..
          Yangın dendi mi, zillerin, kampanaların çalmaya başladığı geceyi hatırlarım ben.. Açılan bir kapak ve cilalı bir direkten kayarak inen itfaiyecileri.. Bir de klarnetiyle Aktaş'daki evinin balkonundan 'Ömrümüzün Son Demi' ni çalan İtfaiyeci Ahmet Çavuş'u..
    * * * 
          Bizim bi boka benzetemediğimiz 1942 model Arazöz de bir zamanların en modern yangın söndürme aracıymış.. Vay anasını! dedim.. Okudukça neler öğreniyor insan.. Eğitim şart..
    * * *
          Yazar; 'Bir Bolu Pazarı günü evde oturuyorum' diyor, 'aşağıdan 'Gıymes abi koş! yangın var' sesi duydum.. Hemen polis kıyafetimi giyip Belediye'ye doğru koşmaya başladım.. Tulumbacıların çoğu bizim mahalledendi.. Dört tulumba vardı ellerinde.. İki tulumbaya çevredeki derelerden su alınır, diğer ikisini ise yangın çıkan mahallenin sakinleri kovalarla taşıyarak doldururlardı..' 
    * * *
          Çok ilginç başka şeyler de var kitabın içinde.. 'Hamili kart yakınımdır' torpiliyle 'Sınger Mağazası' nda çalışmak için İstanbul'dan gelen Ermeniler var .. Kemaneci Donik'in bahçesinde yapılan geceler ve o gecelerde koro halinde söylenen zamanın en içli şarkısı..

         Ah ne hayattır bu,
         Bir gün olur geçer
         Elbette yahu..!
    *
          Bazı özel günlerde kiliseye gelen papazın merasimle karşılanması, Komutanın 'selam dur! emri ile merasim mangasının arasından geçip kiliseye girmesi, kiliseden ayrılırken de yine askeri törenle uğurlanması..
    * * *
          KISPET..
          Biz bu futbol sevdasından vaz mı geçsek diyorum bazen.. Daha başarılı olacağımız bir spor dalı mı bulsak kendimize.. Geçenlerde Bolu'lu Cemal Amca'ya rastladım bir yerde; 1929'daki Türkiye şampiyonluğu maçında sırf onu görmeye 22 bin kişi gelmiş stadyum'a..
    * * *
          Bir de 1950 yılında Karaçayırda yapılan Çoban Mehmet - Kara Ali mücadelesi var.. Çoban Mehmet'in Kara Ali'yi yerden yere vurup paçavraya çevirdiği bir güreş.. Mizah dolu.. Çoban Mehmet elini Kara Ali'nin kispetinin içine her attığında 'Yandım anam! diye bağırıyormuş Kara Ali.. 
    * * *
           Çok fazla para da gerekmiyor bu spor dalı için.. Bir zeytinyağı kazanı atıyorsun Karaçayır'a, hepsi o.. Ne tribün lazım, ne minder, ne de başka bir şey.. Seyirciler ağaçların altında gölgede, pehlivanlar yağ kazanının başında.. Cazgır desen sürüsüne bereket bizde, imanna.. 
    * * *
           Eskiden panayırın kurulduğu alan olduğu için ayağımız da alışkın.. Cambaz Abdullah, canbaz Boncuk, canbaz Rıfat Telgezer çok gelmiş oraya.. Bergüzar Korel'in dedesi Canbaz Osman tel üzerinde kurban kesmiş.. Sırtında koyun, elinde denge sırığı.. Oy dingala dingala..!
    * * *
           Hoşça kalın.. 
           Erdoğan Mühürcüoğlu (17.07.2018)

    • Muhammet Yasin Serhat5 Mart 2019 . 14:51

      Kara Ali ve Çoban Mehmet'in fotoğraflarının orjinaline nasıl ulaşabiliriz.

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

    GÜNÜN SÖZÜ

    Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak