Basın Konseyi dışında, hiçbir gasteci cemiyetine üye değiliz

Boksör..

Boksör..
    14 Nisan 2024

    BOKSÖR.. Öğrenmenin yaşı yok.. Yeri de yok tabii ki..

    Boksör..Boksör..Boksör..Boksör..Boksör..Boksör..Boksör..Boksör..Boksör..Boksör..Boksör..

          BOKSÖR..

          Öğrenmenin yaşı yok.. Yeri de yok tabii ki.. Geçenlerde bir yerde Geredeli Boksör Bülent Başer'i anlattılar.. Onun dünyanın en ünlü boksörlerinden biri olduğunu, Boksu bıraktıktan sonra, Juan Carlos Gomez gibi, Sinan Şamil Sam gibi, Mahir Oral gibi ünlü boksörleri çalıştırdığını..

    * * *

          'Biz bu futbol sevdasından vaz mı geçsek' diyordum hep.. 'Daha başarılı olacağımız bir alan mı bulsak kendimize' diyordum.. Bisiklet, Kayak, Güreş ya da boks gibi bir spor dalı..

    * * *

          Taa 1950'lerde kayak sporu ile uğraşmışız.. Aralarında tanıdıklarımızın da olduğu çok sayıda kayakçımız var.. Sucu Vakıf Özçeri, Arslan Dayı ve Eğri Boyun Salih Abi öncülüğünde başlayan bisiklet yarışları.. Sonradan Foto Tevfik ile Nurettin Şenocak'ın katılımıyla devam eden.. O kadar kaptırmışız ki kendimizi, Osman Çelebi ile Saip Zorlu taa Romanya'ya gitmişler bisiklet getirmek için..

    * * *

          Elmalık köyünde tertiplenen at yarışları var.. Yine aynı köyden Rafet Ağa'nın öncülüğünde yapılan eşek yarışları.. Rafet Ağa'nın kızı Bahtiye Abla (Kollu) da Binicilikte, Kayak'ta, Teniste dünya çapında bir sporcu o sıralar..

    * * *

           Sabahın köründe az mı İtfaiye Çay Bahçesine gittik Boks maçı izlemek için.. İsmet Paşa Caddesinde, Sipkat Abi'nin dükkanının önünde az mı toplandık gecenin bir vakti.. Hem de TV yayınlarının henüz Bolu'da olmadığı zamanlar.. Sipkat Abi'nin Abant'taki TRT kulesinden aldığı zayıf sinyalleri güçlendirip eşe dosta televizyon izlettiği.. Denemek için bir vatandaşın şapkasına transistörlü radyo monte ettiğini bilirim.. Adamın yanında yürüyüp şapkasından maç dinlediğimizi..

    * * *

          Geçenlerde paylaşılan bir fotoğrafta da Karaçayır'da bir sokak ve o sokakta masanın üzerine çıkmış iki boksör vardı.. ''Bir cinslik var galiba bizde'' demiştim fotoğrafa bakarken.. Sokağın ortasına masa atıp üzerinde boks maçı yapıldığı nerde görülmüş? Öyle de iştahlı, öyle de hırslı görünüyordu ki abiler..

    * * *

          O masa da nasıl bir masaysa.. Üzerinde iki boksör dövüşüyor beyefendide tık yok.. Edip Canseverin ''Masa'' şiirindeki gibi.. O da ''Masa da masaymış ha'' diyordu bir şiirinde..

    *

         Masa da masaymış ha

         Bana mısın demedi bu kadar yüke

         Bir iki sallandı durdu

         Adam ha babam koyuyordu..

    * * *

          Bolu için oldukça ilginç yıllar zaten.. Şehrin bir köşesinde gazete çıkaran var, başka bir köşesinde Tevfik Efendi ney üflüyor, bir başka köşede Deli Refik (Firaki) ''Haber Merkezi'' adını verdiği kıraathanede ücret karşılığı gazete haberlerini okuyor kürsüden.. Eski bir evin giriş katında Nazire Şendil'e ait matbaa var.. Bir başka köşede fotoğrafçı Suphi Beyin sinema makinası..

    * * *

          Bülent Ecevit'in annesi Nazlı hanım bile var şehirde.. (1920'ler) Bolu'ya atanan Babası Albay Emin Sargut ile birlikte gelen ve Orta Okulda resim öğretmeni olarak çalışmaya başlayan.. Henüz tanışmadığı eşi Dr. Fahri Ecevit de İzmit'te Hükümet Tabibi..

    * * *

          KİRACI..

          Ben ''Edip Bey Atatürk Bulvarı'nda bir konteynerin içinde yaşadı'' diye yazmıştım bir yazımda.. Yanılmışım.. Bolu'dan arayan bir arkadaş onun uzunca bir süre Terzi İzzet Usta'nın Yukarı Çarşı'daki dükkanının üstünde oturduğunu söyledi telefonda.. Edip Bey'in ev kirasını zar zor ödeyebildiğini, bazı geceler ev sahibi ile karşılaşmamak için sabaha karşı eve geldiğini..

    * * *

           Sokak kapısını açmadan önce, yaşlı ev sahibinin öksürük nöbetini bekliyormuş Edip Bey.. Birinci öksürükte kapıyı aralıyor, ikinci öksürükte kendini içeri atıyormuş.. ''Parası yoktu ki adamın'' diyor, ''Belediye'den yılda bir kaç kez tercüme parası alacak da ev kirası ödeyecek.. Ölme eşeğim ölme..''

    * * *

          Neyse.. Boksörlerden bahsediyordum.. Onların ayakkabı, şort, eldiven gibi malzemelerinden.. ''O yıllarda nereden buldularsa o malzemeleri'' diyecektim.. Biz ki, yıllar sonra analarımızın evde diktiği özel tasarım donları giydik, kimi lastikli, kimi uçkurlu donlarla dolaştık sokak aralarında..

    * * *

          Yokluk zamanlarıydı.. Her şeyin bol bulamaç olmadığı yıllar.. Yalnız bizde mi? 1930' larda Avrupa'da çocuklara un çuvalından elbiseler dikiliyormuş evlerde.. Hatta bazı vicdanlı un fabrikası sahipleri çiçek desenli çuvallar üretip sürmüşler piyasaya..

    * * *

            Üstte yok başta yoktu belki, ama mutluyduk.. Bir kuyunun dibindeki kurbağa gibiydik.. Kuyunun dibindeki kurbağa da gökyüzünü kuyunun ağzı kadar sanırmış ya.. Zamanla Radyoyla tanıştık, okulla tanıştık; bizden başka şehirler, bizden başka ülkeler olduğunu öğrendik..

    * * *

          Kemalettin Tuğcu hikayeleri girdi sonra devreye, Ömer Seyfettin hikayeleri girdi.,''Berber Ertuğrul'un babası mezarlıkta dirilmiş'' haberi gelince Akpınara, oyunu bırakıp Çıkınlar Mezarlığına koştuk dört nala, Ömer Seyfettin'in Diyet'ini okuduktan sonra Terzi Osman Amca'nın Aktaş'taki evinin önünde aldık soluğu.. Önce kolları, sonra ayakları kesilen, bütün gün pencerede oturup sokağı gözetleyerek ömrünü tamamlayan Terzi Osman Amca'nın..

    * * *

           Kemalettin Tuğcunun ''Sokak Çocuğu'' hikayesindeki "Yaşar'ı İhsaniye mahallesindeki ''Garip Yaşar'la, ilişkilendirdik, ''Öksüz Murat'' hikayesindeki karakteri de Tabaklar mahallesinde metruk bir binada yatıp kalkan Arif'le..

    * * *

           PEYAMİ SAFA..

           Peyami Safa'nın Bolu Lisesi bahçesinde çekilmiş fotoğrafına rastlayınca çok şaşırdım.. Hangi nedenle orada bulunduğunu anlamaya çalıştım bir süre.. ''Yaşlanarak değil, yaşayarak tecrübe sahibi olunur'' diyen adamdı o.. ''Zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır'' diyen adam.. Erzincan'da yedek subay öğretmen olan oğlu İsmail Merve'yi askerde kaybedince acısına dayanamayıp bir kaç ay sonra vefat eden..

    * * *

          Ah şu insan hikâyeleri.. Aynı okulun merdivenlerinde onlarca kez rastladığım Mustafa Başaran ile kızı Özay geldi aklıma.. Sonra Şükrü Kaya Yaşar ile Ergani'de şehit olan oğlu Emre.. Eski Belediyenin altında Faik Sığıncı, İlhan Şerbetçi, İsmail Uslu, Necdet Tolgay ile onlarca kez konserlerini izlediğimiz Şükrü Kaya Yaşar.. Eski mahalleden komşumuz.. Oğlu Emre'nin cenazesinde rastladığımda çökmüş eski halinden eser kalmamıştı.. Hayat işte, bir varsın bir yoksun.. Ne diyelim..

    * * *

          Hoşça kalın..

        Erdoğan MÜHÜRCÜOĞLU..

    • Cemil16 Nisan 2024 . 22:40

      Kemalettin Tuğcu kitapları ile az mı ağlamıştık
    • Kozmik kuyu16 Nisan 2024 . 10:08

      Çıktığımızı zannetsek de pek de fark etmiyor. Bu dünya da zaten kainatın kuyusu. Bir sürü evren, 63 milyon galaksi, 700 trilyon gezegen, yüzlerce doğal uydu, yıldız kümesi vs. sarmal sonsuzluk içerisinde toz zerresi kadar bile olmayan bu dünya denen kozmik tımarhanenin (tek sebebi biziz) kuyusundayız hâlâ. Ve bu kuyuda içerisine hapsolduğumuz bilincimizin sanrıları yüzünden çağlardan beri birbirimizi öldürüp duruyoruz; Daha iyi bir dünya için. Ki, türümüzün son ferdi de yok olmadan öyle bir dünya hiç olmayacak. Gerçekten yaşayanlar, sadece bilinçsiz canlılar, bitkiler, hayvanlar vs.. Biz sadece bir süre var olup yok oluyoruz;Acı içinde; Her şeyi anlamaya çalışıp hiçbir şeyi anlamadan! Çünkü anlayacak bir şey yok. Yaşamın bi anlamı yok, değeri var. Canlılık sadece yaşamayı gerektirir, anlamayı değil. Tarihin talihsizleri ve yaşamın mahrumlarıyız. Amaaann. Boşverin. Hadi; daha iyi silahlar yapıp daha çok öldürelim birbirimizi. Yaşama ölüm !..
    • vatandaş15 Nisan 2024 . 16:55

      kalemimize sağlık, yine bir solukta okudum yazınızı. Edip bey 1980 lerde dediğiniz gibi Atatürk Bulvarı girişinde, Eryel apartmanı arkasında ahşap bir konteynerde yaşadı.
    • bolulu15 Nisan 2024 . 13:57

      Erdoğan bey kaleminize sağlık. 40 yaşımdayım ve büyüklerimden dinlediklerim anıları geliyor aklıma yazılarınızı okurken, ilaç gibi geliyor. Teşekkürler.
    • çevreci15 Nisan 2024 . 12:29

      yine eskiye dayalı doyurucu hikayeler iyiyki varsın erdoğan bey sağolun varolun kaleminiz dert görmesin bolunun geçmişi bu kadar berrak ve güzel anlatılamaz sizin gibi yazarlar yok olmasın
    • Taner Başer 15 Nisan 2024 . 11:19

      Yazınızda Bolumuzda önceki yıllarda yapılan etkinliklerden bahsetmişsiniz.Çoguna tevellütten dolayı yetişemedik . Ama gördüğümüz güzelşeyler vardı.Mesela ATAMIZIN Boluya gelişinin (17 Temmuz) yıl dönümünde Abant ve Köroğlu şenlikleri yapılırdı . Hem Abantta hem Bolu şehir stadyumunda. Bisiklet yarışması yapılırdı, öyle hıza dayalı değil . Stadyumun içindeki kale çizgisinden başlayıp diğerine kadar en yavaş ve hatasız ve düşmeden kim en geç giderse birinci olurdu . Güreş olsun diger görsel etkinlikler olsun şölen gibiydi.Uzun lafın kısası geleneksel panayırımızı, Abant ve Köroğlu şenliklerimizi kaybettik sahip çıkamadık . Bu etkinlikler şimdiki sözüm ona festivalleri görünce daha da bir anlam kazanıyor . Selamlar . Sağlıklı günler dilerim.

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

    GÜNÜN SÖZÜ

    Biz dünya medeniyeti ailesi içinde bulunuyoruz. Medeniyetin bütün icaplarını tatbik edeceğiz.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak