Yüksek okullar okunabilir, yüksek mevkilere, makamlara çıkılabilir, yüksek mevduatlar yakalanabilir, ama yüksek ahlak seviyesi yakalanmadığı sürece her yükseklik bir gün mutlaka ‘şu veya bu şekilde’ alçalacaktır!

Mortan da haklılığımızı ortaya koydu!

    3 Ocak 2005

    Gazetemiz Yazarı İktisatçı Yurdaer Kalaycı'nın daha önce Gazetemizde yayınlanan, "Bolu Ekonomik Gerçeği Analiz Raporu" ile Türkiye'nin ünlü iktisat profesörlerinden Dr. Kenan Mortan'ın 27 Aralık tarihli, "Bolu Ekonomik Analiz Raporu" aynen örtüşüyor.

    Mortan raporunun sonunda DİE'nin raporundaki çarpıklıklara yanıt olarak; "Hele hele ildeki ?yeşil kartlı' insan sayısının oransal olarak Türkiye içinde 68. olması, bir istatistiki veri olmasının ötesinde düşündürücüdür. Zira bu bulgu, Türkiye'nin ikinci en zengin ilinin en önemli yoksulluk kullanım aracı olan ?yeşil kartta', Türkiye içinde sondan 13. geldiğini belgelemektedir" diyor.

    Bolu Ekonomik Analiz Raporu

    Hazırlayan: Prof. Dr. Kenan Mortan

    KONU:

    DİE Bolu'yu 5685 $'la Türkiye içi GSYİH sırlamasında 2. en önemli il olarak belirlemiştir. Bu belirlemeyi dayanak alan DPT ise Bolu'yu 1996-2003 döneminde Türkiye içinde en fazla gelişen il olarak1. sıraya yerleşmiştir. Bunun sonucu 5084 sayılı yasa kapsamında belirlenen 36 il arasında Bolu yer almamıştır.

    BULGULAR:

    Kayıtlar, Bolu'nun 5685 $'la Türkiye'nin 2. zengin ili olduğunu öne sürmektedir. Oysa, Bolu ili 1999'da ciddi bir deprem felaketi yaşamıştır. Aynı yıl özel bir yasayla il bünyesinden en zengin ilçesi olan Düzce ayrılmıştır. Bütün bu işlemlerden sonra, ilin 3308 $ olan kişi başına olan gelirin 5685$'a yükseldiği kanısına varılmıştır. Bu belirleme için, Bolu'nun 1987-2000 yılı büyüme ortalamasının %5.2 arttığı kabul edilmektedir. Oysa söz konusu dönemde, Bolu'nun depremi bir yana, 3 yılında da eksi büyüme gerçekleşmiştir.

    Bolu geliri üzerindeki en büyük artış etkeni, depremden sonraki devlet yardımlarıdır. Depremden hemen sonraki yıl Bolu'nun büyüme hızı %23 gibi astronomik artış göstermektedir. Bu özel etkiyle, 1999 depremi sonrası büyüme ivmesi kaydetmeyen il, ölçüm yeteneği yanlış bir yöntemle büyümüş gibi gösterilmektedir.

    584 sayılı KHK gereği kurulan Düzce ili, Bolu ili GSYİH içinde %23 paya sahip idi. Düzce'nin kuruluşunda, ilin gayrisafi yurtiçi hasılası içinde ayrıca %19 payı olan 7 ilçe de Düzce iline bağlanmıştır. Bu idari yapı değişikliği sonucu, Bolu ilinin gayrisafi hasıla içindeki kaybı %42 olmuştur. İlin deprem öncesinde 3758 $ olan kişi başı geliri %40 -45 oranında düşmüştür. Bu olgu, 20 Nisan 2000 tarihli Bolu Ticaret Sanayi Odasının hazırladığı "12 Kasım Depremi Sonrasında Bolu İlinin Statüsü" raporunda da yer almıştır. DPT'ye göre yapılan Türkiye Gelişmişlik Sıralaması, yaşanan çarpıklığın açık bir kanıtıdır. Buna göre; 2. grupta iki ilçe, 3. grupta beş ilçe, 4. grupta iki ilçe yer almaktadır. Bu çarpık sıralama, Bolu'nun 5685 $'lık geliriyle yorumlanamamaktadır.

    Bolu Vilayet Makamı, 11 Aralık 2000'de Başbakanlık Makamına yolladığı yazıda, Bolu'da il bölünmesi sonucu gayrisafi hasıla azalışının %43 olduğunu resmen teyit etmektedir. Vilayet makamı, depremin ekonomik etkileri göze alındığında Bolu ilinin gayrisafi hasılasının yarı yarıya düştüğünü de resmen vurgulamaktadır. Bolu Vilayet Makamı ilin 4325 sayılı Özel Teşvik Yasası koruma kapsamına alınmasını talep etmektedir.

    DİE, Mart 2002'de yaptığı resmi açıklamada, Bolu'nun yapay il hasılasını ?Nüfus Dağılımı' ve ?Üretken sektörlere ait iş yerlerinin Bolu ili içinde kalmasına' bağlamaktadır. Oysa, Bolu ve Düzce arasındaki nüfus dağılımında öne sürüldüğü gibi büyük bir farklılaşma yoktur. Nüfusun %46'sı Bolu'da (250.654 insan) %54'ü de Düzce'de (314.266 insan) kalmıştır. Nüfus yapısı, Bolu ile Düzce arasındaki 4 katını aşan kişi başına gelir farklılığını yorumlamaya yeterli değildir. DİE'nin ikinci savı olan sınai üretim, yine yeterli bir sav durumunda değildir. Bolu OSB'si, Türkiye'nin en küçüğü olup, toplam işyeri sayısı sadece 57'dir. Çalışan sayısı ise 8464'dür. İş yerlerinin %60'ı vergi kaydı bakımından İstanbul ya da Ankara'ya bağlıdır. Türkiye içi sıralamasında hiçbir anlamlı yeri olmayan bu sınai üretim, 1987-2003 yılları arasında inişli-çıkışlı bir grafik çizmiştir. Sınai üretim 1998-1999 yıllarında negatiftir. Ancak 2000 yılında, deprem yaralarını sarmak için Afet İşleri Genel Müdürlüğü'nün yürüttüğü etkinlikler sınai üretim sayılmıştır. Bunun sonucu, ilin sınai üretimi 2000 yılında %54 büyümekle kalmamış, 1987-2000 yılı ortalamasını da belirleyerek %6.52'a çıkmıştır. Ancak bunlar, gayrisafi yurtiçi hasıla ölçüsünü etkileyecek gerçek (reel) artışlar değildir.

    Bakanlar Kurulu kararıyla, Bolu'nun deprem yaralarının sarılması için Bolu'daki üniversiteye bir plan yaptırılmıştır. Bu plan'ın en önemli yanı Dr. Ramazan Sarı'nın imzasını taşıyan gelir dağılımı bölümüdür. Zira DİE verileriyle yetinilmeyip bir saha çalışması yapılmıştır. 2202 denek (kişi) üzeride gerçekleştirilen bu çalışma sonucu, Bolu ilinin ortalama kişi başına geliri 1865 $ olarak bulunmuştur. İlginç olan Bolu'da, 1 gününü 2 $'ın altında geçiren hane sayısının toplam içinde %26 olmasıdır. 5687$ olarak kurgulanan Bolu ilinde 2 hanede biri gününü 2$'ın altında geçirmektedir. Endüktif yöntemle bu bulgu, Bolu'nun Türkiye gelir ortalamasının 2 kat üstünde olamayacağını kanıtlamaktadır. Harcama esaslı bir gelir tespitiyle 1865 $ olan Bolu ilinin, sektörel oluşum itibariyle 5685 $ olması, gelir dağılımı veri iken, mümkün değildir. Söz konusu olay; Bolu ilinin gelir tespitinin ya metodolojik olarak ?yanlış' kurgulandığını, ya da ?mükerrer sayım' yapıldığını ortaya çıkarmaktadır. Bütün bunlar, 1987-2000 yılı döneminde bir ilin ortalama %3.9'luk büyüme ile GYSYİH'sini 2 kat arttırmasının mümkün olmadığını da bilimsel olarak ortaya çıkarmaktadır. Bolu iş Adamları ve Sanayiciler Derneği (BOSİAD) tarafından 10 Eylül 2004'de düzenlenen Bolu İş Geliştirme toplantısında da bu durum taraflarca teyit edilmiştir. Esasen, milli gelir hesaplamalarında en şaşmaz kıstas olarak kabul edilen Gini Katsayısı (Bolu 0.48, Türkiye 0.49) ve Fonsiyonel Gelir Dağılımı'nın Bolu ve Türkiye olarak hemen hemen aynı iken, Bolu ve Türkiye'de kişi başına gelir rakamının bu denli farklılaşabilmesi, olaydaki farklı zorlamanın kanıtıdır. İl gelirinin bilim dışı yöntemlerle tespitiyle, Bolu çevresindeki 8 il arasında en yüksek gelirli il olarak gözükmek gibi bir totoloji içindedir. Buna göre, Türkiye'nin ikinci büyük sanayi havzası Türkiye'nin başkenti Ankara hasılası 2752 $ iken, Bolu'da bu 4216 $'dır.

    Bolu'nun 1987 itibariyle milli gelir kompozisyonu % 49 hizmetler, % 31 tarım ve %19'u sanayiden oluşmaktaydı. 2000 yılında Bolu ili hemen hemen aynı ölçülerle il hasılasının %49'u hizmetlerden, % 30'u tarımdan ve %22'si sanayi faaliyetiyle gerçekleştirilmektedir. Milli gelir kompozisyonun değişmediği ve sektörel artış oranlarının hemen hemen aynı kalığı bir ilde, 13 yıl içinde gelirin 2 kat artışını bilimsel ölçülerle izahı mümkün değildir.

    DPT'nin Sosyo-Ekonomik Gelişme sıralamasında Bolu 14'üncü gelişmiş il olarak gözükmektedir. İlin gelişimi ekonomik sıçrama gerektirmeyen alanlarda yüksektir. Örneğin; Türkiye içindeki sıralama okullaşma oranı 4., eczane sayısı1., 10.000 kişiye düşen yatak sayısı 2., 10.000 özel otomobil ve motorlu kara taşıt sayısı 2., fert başına düşen telefon kontör değeri 4. gözükmektedir. Bütün bunlar, kentin reel gelişmişliğinden çok kamu hizmetlerinin belli bir düzeye geldiğini kanıtlamaktadır. Buna karşılık, gerçek gelişmişlik ölçütlerine bakıldığında; OSB parseli ile Bolu Türkiye'de 43. sıradadır. KSS işyeri sayısı itibariyle olay 36. sırayı göstermektedir. Banka mevduatı yönünden Bolu ili Türkiye içinde 37. sıradadır. İhracatın miktarıyla bu sıralama 42.'liğe gerilemektedir. Hele hele ildeki ?yeşil kartlı' insan sayısının oransal olarak Türkiye içinde 68. olması, bir istatistiki veri olmasının ötesinde düşündürücüdür. Zira bu bulgu, Türkiye'nin ikinci en zengin ilinin en önemli yoksulluk kullanım aracı olan yeşil kartta, Türkiye içinde sondan 13. geldiğini belgelemektedir. Bütün bunlara karşılık, Bolu ilinin DPT'nin beş gruptan oluşan Türkiye gelişmişlik sıralamasında, 2. derecede gelişmiş il gözükmesi de, olayın başka bir çarpık ve yoruma muhtaç boyutudur.

    DPT'nin 2003 yılı bulgularında; Bolu kırsal nüfus başına tarımsal üretim değeriyle Türkiye'nin 1 no'lu ili olarak gözükmektedir. Oysa, yaptığımız saptamalar, tarım sektöründe ciddi bir mükerrerlik (tekrarlanmış sayım) olduğunu kanıtlamaktadır. Örneklenirse DİE, kanatlı alt sektöründe imalat sanayi ile tarımsal üretimi ayrı ayrı değerlendirmektedir. DİE, sığır sayısına göre hayvansal üretim gelirini hesapladığı gibi aynı hesapla kanatlı sayısına göre de hayvansal üretim gelirini hesaplamaktadır. Oysa Bolu'da, üreticinin sözleşmeli statüde elinde bulunan kanatlı hayvanlar, kendisine ait olmayıp bir şirkete aittir. Anlaşılan DİE, Bolu'da çok yaygın olan ve bir şirket mülkiyeti olan piliçleri hem imalat sanayi ürünü olarak, hem de tarımsal üretim değeri olarak üç defa mükerrer sayımını yapmaktadır. DİE bununla da yetinmemekte, il dışında kesilen kanatlı hayvan sayısını kesildiği ilin milli gelir rakamlarına ekleyerek dördüncü mükerrer hesaplamasını yapmaktadır.

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

    Erpiliç

    GÜNÜN SÖZÜ

    Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak